Skip to main content

Peyronie Hastalığı: Belirtiler, Tedavi Yöntemleri ve Penil Protez

Peyronie Hastalığı: Belirtiler, Tedavi Yöntemleri ve Penil Protez Peyronie Hastalığı: Belirtiler, Tedavi Yöntemleri ve Penil Protez
Sertleşme
Sorununa Kalıcı Çözümler

Peyronie hastalığı nedir, belirtileri nelerdir ve nasıl tedavi edilir? Penil protez tedavi seçenekleri ile ilgili bilgileri makalemizde bulabilirsiniz.

    Sertleşme
    Sorununa Kalıcı Çözümler

    Peyronie hastalığı nedir, belirtileri nelerdir ve nasıl tedavi edilir? Penil protez tedavi seçenekleri ile ilgili bilgileri makalemizde bulabilirsiniz.

    Peyronie Hastalığı: Belirtiler, Tedavi Yöntemleri ve Penil Protez

    Peyronie Hastalığı Nedir?


    Peyronie Hastalığının Tanımı ve Nedenleri

    Peyronie hastalığı, penis dokusunda fibröz plakların oluşmasıyla karakterize edilen bir bağ dokusu bozukluğudur. Bu durum, penisin anormal bir şekilde eğrilmesine, ağrıya ve cinsel işlev bozukluğuna yol açabilir. Hastalık, İtalyan anatomi uzmanı Gabriele Falloppio’nun öğrencisi olan Fransız cerrah François Gigot de la Peyronie’nin adını taşımaktadır. 1743 yılında ilk kez tanımlanmış olan bu rahatsızlık, günümüzde hala tam olarak anlaşılamamış ve tedavisi konusunda çeşitli zorluklar yaşanan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır1.

    Peyronie hastalığının kesin nedeni bilinmemekle birlikte, çeşitli faktörlerin hastalığın gelişimine katkıda bulunduğu düşünülmektedir. En yaygın kabul gören teori, penise tekrarlayan mikro travmaların neden olduğu yönündedir. Bu mikro travmalar, cinsel ilişki sırasında penisin bükülmesi veya darbe alması sonucu oluşabilir. Travma sonrası iyileşme sürecinde, vücudun normal yara iyileşme mekanizması bozulabilir ve fibröz doku anormal bir şekilde birikmeye başlayabilir. Bu durum, zamanla sert plakların oluşmasına ve penisin eğrilmesine neden olur.

    Genetik faktörler de Peyronie hastalığının gelişiminde rol oynayabilir. Bazı aileler ve etnik gruplarda hastalığın daha sık görülmesi, genetik bir yatkınlığın varlığına işaret etmektedir. Ayrıca, bazı bağ dokusu hastalıkları olan kişilerde Peyronie hastalığı riski daha yüksektir. Örneğin, Dupuytren kontraktürü adı verilen ve ellerde benzer fibröz doku oluşumuyla karakterize edilen bir hastalığı olan kişilerde Peyronie hastalığı görülme olasılığı daha fazladır.

    Yaş da Peyronie hastalığı için önemli bir risk faktörüdür. Hastalık genellikle orta yaş ve üzeri erkeklerde daha sık görülür. Yaşlanmayla birlikte dokuların esnekliği azalır ve mikro travmalara karşı daha hassas hale gelir. Bu durum, Peyronie hastalığının gelişimi için uygun bir zemin hazırlar. Bununla birlikte, son yıllarda genç erkeklerde de hastalığın görülme sıklığında bir artış gözlenmektedir.

    Bazı araştırmacılar, Peyronie hastalığının otoimmün bir bozukluk olabileceğini öne sürmektedir. Bu teoriye göre, vücudun bağışıklık sistemi yanlışlıkla penis dokusuna saldırarak fibröz plakların oluşumuna neden olabilir. Ancak bu teori henüz kesin olarak kanıtlanmamıştır ve daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

    Peyronie hastalığının gelişiminde rol oynayabilecek diğer faktörler şunlardır:

    • Sigara kullanımı
    • Yüksek kan şekeri seviyeleri
    • Bazı ilaçların yan etkileri
    • Vitamin E eksikliği

    Sigara içmek, penis dokusundaki kan akışını azaltarak doku hasarına ve iyileşme sürecinin bozulmasına neden olabilir. Yüksek kan şekeri seviyeleri, özellikle diyabetli hastalarda, doku hasarını artırabilir ve yara iyileşmesini olumsuz etkileyebilir. Bazı kan basıncı ilaçları ve antidepresanlar gibi ilaçların da Peyronie hastalığı riskini artırabileceği düşünülmektedir.

    Peyronie hastalığının tanı ve tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım önemlidir. Üroloji, endokrinoloji, psikoloji ve fizik tedavi gibi farklı uzmanlık alanlarının işbirliği, hastalığın daha iyi anlaşılmasına ve etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Ayrıca, hasta eğitimi ve farkındalık çalışmaları da büyük önem taşımaktadır. Çünkü birçok erkek, utanma veya çekinme nedeniyle bu durumu doktorlarıyla paylaşmakta zorlanabilir.

    Sonuç olarak, Peyronie hastalığı karmaşık ve çok faktörlü bir durumdur. Hastalığın nedenleri ve risk faktörleri hakkında bilgi sahibi olmak, erken tanı ve müdahale açısından kritik öneme sahiptir. Gelecekte yapılacak araştırmalar, hastalığın altında yatan mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına ve daha etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu sayede, Peyronie hastalığından muzdarip olan erkeklerin yaşam kalitesini artırmak mümkün olabilecektir [1].

    Peyronie Hastalığının Belirtileri ve Teşhisi


    Peyronie hastalığı
    Peyronie hastalığı nasıl gözükür

    Peyronie hastalığı, genellikle yavaş ilerleyen ve zamanla belirginleşen semptomlarla karakterizedir. Hastalığın belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve hastalığın şiddetine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. En yaygın ve belirgin semptom, penisin ereksiyon sırasında eğrilmesidir. Bu eğrilik genellikle yukarı doğru olur, ancak aşağı, yana veya hatta spiral şeklinde de olabilir. Eğriliğin derecesi hafif bir açıdan 90 dereceye kadar değişebilir. Şiddetli vakalarda, penis “kum saati” veya “çentik” şeklinde görünebilir.

    • Ağrı: Peyronie hastalığının bir diğer önemli belirtisidir. Hastalar genellikle ereksiyon sırasında veya penise dokunulduğunda ağrı hissederler. Bu ağrı, hastalığın erken dönemlerinde daha belirgindir ve zamanla azalabilir. Ancak bazı hastalarda ağrı kronikleşebilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Ağrının şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişkenlik gösterir ve plağın büyüklüğü, lokasyonu ve inflamasyon derecesiyle ilişkili olabilir.
    • Penis Boyutunda ve Şeklinde Değişiklik: Fibröz plakların oluşumu nedeniyle, penisin etkilenen bölümü sertleşebilir ve bu bölgede bir şişlik veya sertlik hissedilebilir. Bu durum, penisin boyunda kısalma veya çapında incelmeye neden olabilir. Bazı hastalarda, penis boyundaki bu değişiklikler cinsel ilişki sırasında zorluklara ve özgüven kaybına yol açabilir.
    • Erektil Disfonksiyon: Hastaların yaklaşık %30-40’ında erektil disfonksiyon görülür. Bu durum, fibröz plakların penis dokusundaki kan akışını engellemesi veya hastalığın psikolojik etkileri nedeniyle ortaya çıkabilir. Erektil disfonksiyon, cinsel ilişkiyi imkansız hale getirebilir ve hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.

    Peyronie hastalığının teşhisi genellikle klinik muayene ve hasta öyküsüne dayanır. Doktor, hastanın semptomlarını, hastalığın başlangıç zamanını ve ilerleyişini sorgular. Fizik muayene sırasında, penis dikkatlice palpe edilerek fibröz plakların varlığı ve lokasyonu tespit edilmeye çalışılır. Ereksiyon sırasındaki eğriliğin derecesini belirlemek için, hastadan evde penis fotoğrafı çekmesi istenebilir veya ofiste vazoaktif madde enjeksiyonu yapılarak yapay ereksiyon oluşturulabilir.

    • Görüntüleme Yöntemleri: Ultrasonografi, en sık kullanılan görüntüleme yöntemidir. Bu yöntem, plakların boyutunu, lokasyonunu ve kalsifikasyon derecesini belirlemede yardımcı olur. Doppler ultrasonografi ise penis kan akışını değerlendirmek için kullanılır ve erektil disfonksiyonun nedenini anlamada faydalı olabilir.
    • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Peyronie hastalığının teşhisinde kullanılan bir diğer görüntüleme yöntemidir. MRG, yumuşak doku kontrastı sağladığı için plakların daha detaylı görüntülenmesini sağlar. Ayrıca, MRG penis dokusundaki inflamasyonu ve fibrozisi değerlendirmede yardımcı olabilir. Ancak MRG’nin yüksek maliyeti ve uzun çekim süresi nedeniyle rutin kullanımı sınırlıdır.

    Peyronie hastalığının teşhisinde laboratuvar testleri genellikle gerekli değildir. Ancak bazı durumlarda, altta yatan risk faktörlerini veya ilişkili durumları değerlendirmek için kan testleri istenebilir. Örneğin, diyabet veya hipogonadizm gibi durumları tespit etmek için kan şekeri ve testosteron seviyeleri ölçülebilir.

    Peyronie hastalığının teşhisi sırasında, hastalığın psikolojik etkilerini değerlendirmek de önemlidir. Birçok hasta, hastalık nedeniyle anksiyete, depresyon ve ilişki sorunları yaşayabilir. Bu nedenle, doktorlar hastaları psikolojik destek almaya yönlendirebilir veya gerektiğinde bir psikiyatri uzmanına sevk edebilir.

    Peyronie hastalığının doğal seyri değişkendir ve her hastada farklılık gösterebilir. Hastalık genellikle iki aşamada ilerler: akut (aktif) faz ve kronik (stabil) faz. Akut faz genellikle 6-18 ay sürer ve bu dönemde ağrı, eğrilik ve plak boyutunda değişiklikler görülebilir. Kronik fazda ise semptomlar stabilize olur ve genellikle daha fazla ilerleme görülmez. Bazı hastalarda semptomlar kendiliğinden düzelebilir, ancak bu durum nadirdir.

    Peyronie hastalığının teşhisi ve takibi sürecinde, hastaların düzenli kontrollere gelmesi önemlidir. Bu kontroller sırasında hastalığın ilerleyişi değerlendirilir, tedavi yanıtı izlenir ve gerektiğinde tedavi planı güncellenir. Ayrıca, hastalara yaşam tarzı değişiklikleri (sigarayı bırakma, alkol tüketimini azaltma gibi) ve penis travmasını önleyici önlemler konusunda danışmanlık verilir.

    Sonuç olarak, Peyronie hastalığının belirtileri ve teşhisi konusunda farkındalığın artması, erken tanı ve müdahale açısından kritik öneme sahiptir. Hastalığın multidisipliner bir yaklaşımla ele alınması, hem fiziksel hem de psikolojik yönleriyle daha etkili bir şekilde yönetilmesini sağlayabilir. Gelecekte, daha hassas görüntüleme teknikleri ve biyobelirteçlerin geliştirilmesi, hastalığın daha erken ve daha doğru teşhis edilmesine olanak sağlayabilir [2].

    Peyronie Hastalığı Tedavi Yöntemleri


    İlaç Tedavileri

    Peyronie hastalığının tedavisinde ilaç tedavileri, özellikle hastalığın erken evrelerinde ve cerrahi müdahale gerektirmeyen durumlarda önemli bir rol oynamaktadır. İlaç tedavileri genellikle oral ilaçlar, topikal uygulamalar ve intralezyonel enjeksiyonlar olmak üzere üç ana kategoride incelenir. Bu tedavilerin amacı, hastalığın ilerlemesini durdurmak, ağrıyı azaltmak, plak boyutunu küçültmek ve penis eğriliğini düzeltmektir.

    • Oral İlaç Tedavileri: Pentoksifilin, potasyum para-aminobenzoat (Potaba), kolşisin ve E vitamini gibi ilaçlar sıklıkla kullanılır.
      • Pentoksifilin, anti-inflamatuar ve antifibrotik özellikleri nedeniyle tercih edilir. Bu ilaç, plak oluşumunu azaltabilir ve mevcut plakların yumuşamasına yardımcı olabilir.
      • Potasyum para-aminobenzoat, fibrozis gelişimini önlemeye yardımcı olabilir, ancak uzun süreli kullanımı gerektirir ve gastrointestinal yan etkileri olabilir.
      • Kolşisin, anti-inflamatuar etkisiyle plak oluşumunu azaltabilir, ancak etkinliği konusunda çelişkili sonuçlar mevcuttur.
      • E vitamini, antioksidan özellikleri nedeniyle kullanılır, ancak tek başına kullanıldığında etkinliği sınırlıdır.
    • Topikal İlaç Uygulamaları: Peyronie hastalığının tedavisinde kullanılan bir diğer yöntemdir.
      • Verapamil jel ve H-100 jel gibi ilaçlar penis cildine uygulanır.
      • Verapamil, kalsiyum kanal blokörü olarak bilinen bir ilaçtır ve fibrozisi azaltma potansiyeline sahiptir.
      • H-100 jel, nikofilin ve süperoksit dismutaz içeren bir formülasyondur ve anti-inflamatuar ve antifibrotik etkileri vardır.
      • Topikal uygulamaların avantajı, sistemik yan etkilerin minimize edilmesidir. Ancak, ilacın penis dokusuna yeterince nüfuz edip etmediği konusunda şüpheler vardır.
    • İntralezyonel Enjeksiyonlar: Bu yöntemde ilaçlar doğrudan plak içine veya çevresine enjekte edilir.
      • Verapamil, interferon alfa-2b ve kollajenaz clostridium histolyticum (CCH) en yaygın kullanılan ilaçlar arasındadır.
      • Verapamil enjeksiyonları, kollajen üretimini azaltabilir ve plak yumuşamasını sağlayabilir.
      • İnterferon alfa-2b, fibrozisi azaltma ve plak boyutunu küçültme potansiyeline sahiptir.
      • CCH, FDA tarafından Peyronie hastalığının tedavisi için onaylanmış tek intralezyonel ilaçtır. CCH, kollajen liflerini parçalayarak plak yumuşamasını ve penis eğriliğinin düzelmesini sağlar.

    İlaç tedavilerinin etkinliği, hastalığın evresine, plak özelliklerine ve hastanın bireysel yanıtına bağlı olarak değişkenlik gösterir. Genellikle, akut fazda olan ve kalsifiye olmamış plaklara sahip hastalarda ilaç tedavileri daha etkili olma eğilimindedir. Kronik fazda olan veya yoğun kalsifikasyon gösteren plaklarda ilaç tedavilerinin etkinliği sınırlı olabilir.

    İlaç tedavilerinin yan etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Oral ilaçlar genellikle iyi tolere edilir, ancak gastrointestinal rahatsızlık, baş ağrısı veya döküntü gibi yan etkiler görülebilir. İntralezyonel enjeksiyonlar genellikle lokal yan etkilerle ilişkilidir, örneğin enjeksiyon bölgesinde ağrı, şişlik veya morarma gibi. CCH enjeksiyonları nadiren penis kırığı gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilir.

    İlaç tedavilerinin optimal süresi konusunda kesin bir konsensüs yoktur. Genellikle, tedaviye en az 3-6 ay devam edilmesi önerilir. Tedavi yanıtı düzenli aralıklarla değerlendirilmeli ve gerektiğinde tedavi planı güncellenmelidir. Bazı hastalarda, farklı ilaç tedavilerinin kombinasyonu daha etkili olabilir.

    İlaç tedavilerinin yanı sıra, hastalara yaşam tarzı değişiklikleri de önerilir. Sigara kullanımının bırakılması, alkol tüketiminin azaltılması ve düzenli egzersiz yapılması gibi önlemler, genel sağlığı iyileştirerek tedavi yanıtını artırabilir. Ayrıca, penis travmasını önlemek için cinsel aktivite sırasında dikkatli olunması ve gerekirse kayganlaştırıcı kullanılması önerilir.

    Peyronie hastalığının psikolojik etkilerini yönetmek de tedavinin önemli bir parçasıdır. Hastalar ve partnerleri için psikolojik danışmanlık veya cinsel terapi faydalı olabilir. Bu, hastalığın neden olduğu anksiyete ve depresyonla başa çıkmaya yardımcı olabilir ve çiftlerin ilişkilerini ve cinsel yaşamlarını yeniden düzenlemelerine destek olabilir.

    Sonuç olarak, Peyronie hastalığının ilaç tedavileri, hastalığın yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, her hastanın tedaviye yanıtı farklı olabileceğinden, tedavi planı kişiselleştirilmeli ve düzenli olarak gözden geçirilmelidir. İlaç tedavilerinin etkinliğini artırmak için, yaşam tarzı değişiklikleri ve psikolojik destek gibi tamamlayıcı yaklaşımlar da tedavi planına dahil edilmelidir. Gelecekte, yeni ilaçların ve tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi, Peyronie hastalığının yönetiminde daha etkili seçenekler sunabilir [1].

    Fizik Tedavi ve ESWT (Şok Dalga Tedavisi)

    Peyronie hastalığının tedavisinde fizik tedavi ve ESWT (Extracorporeal Shock Wave Therapy – Vücut Dışı Şok Dalga Tedavisi) gibi non-invaziv yöntemler, son yıllarda giderek daha fazla ilgi görmektedir. Bu tedavi yaklaşımları, özellikle cerrahi müdahale gerektirmeyen veya ilaç tedavilerine yeterli yanıt alınamayan hastalarda alternatif veya tamamlayıcı bir seçenek olarak kullanılmaktadır.

    Fizik tedavi, Peyronie hastalığının yönetiminde çeşitli teknikler kullanır. Bunlar arasında traksiyon cihazları, vakum cihazları ve manuel terapi teknikleri yer alır.

    • Traksiyon Cihazları: Penis üzerine kontrollü ve sürekli bir germe kuvveti uygulayarak çalışır. Bu cihazlar genellikle günde birkaç saat boyunca kullanılır ve uzun süreli kullanımda penis eğriliğini azaltabilir, penis uzunluğunu artırabilir ve plak boyutunu küçültebilir. Traksiyon tedavisinin etki mekanizması, mekanik gerilimin neden olduğu doku yeniden şekillenmesi ve kollajen liflerinin yeniden düzenlenmesi ile açıklanmaktadır.
    • Vakum Cihazları: Penis içinde negatif basınç oluşturarak kan akışını artırır ve doku oksijenlenmesini iyileştirir. Bu, plak oluşumunu azaltabilir ve mevcut plakların yumuşamasına yardımcı olabilir. Vakum cihazları aynı zamanda erektil disfonksiyonun tedavisinde de kullanılır ve Peyronie hastalığı ile ilişkili erektil disfonksiyonu olan hastalarda faydalı olabilir.
    • Manuel Terapi Teknikleri: Fizyoterapistler tarafından uygulanan özel masaj ve germe tekniklerini içerir. Bu teknikler, plak bölgesindeki dolaşımı artırmayı, fibrozisi azaltmayı ve doku esnekliğini iyileştirmeyi amaçlar. Manuel terapi aynı zamanda hastaya ev egzersizleri öğretmeyi de içerebilir. Bu egzersizler, hastanın kendi kendine uygulayabileceği germe ve masaj tekniklerini kapsar.

    ESWT, Peyronie hastalığının tedavisinde kullanılan bir diğer non-invaziv yöntemdir. Bu tedavi, yüksek enerjili ses dalgalarının plak bölgesine uygulanmasını içerir. ESWT’nin etki mekanizması tam olarak anlaşılmamış olsa da, birkaç potansiyel mekanizma öne sürülmüştür. Bunlar arasında plak içindeki mikro dolaşımın artması, yeni kan damarlarının oluşumunun (anjiyogenez) uyarılması, inflamasyonun azaltılması ve plak dokusunun yeniden şekillenmesi yer alır.

    ESWT uygulaması genellikle haftada bir veya iki kez olmak üzere toplam 6-12 seans şeklinde yapılır. Her seans yaklaşık 20-30 dakika sürer ve genellikle ağrısızdır veya minimal rahatsızlık verir. ESWT’nin avantajları arasında non-invaziv olması, anestezi gerektirmemesi ve ayakta tedavi olarak uygulanabilmesi sayılabilir.

    ESWT’nin etkinliği konusunda yapılan çalışmalar, tedavinin ağrıyı azaltmada, plak boyutunu küçültmede ve penis eğriliğini düzeltmede etkili olabileceğini göstermiştir. Ancak, sonuçlar değişkendir ve bazı hastalar diğerlerine göre daha iyi yanıt verebilir. ESWT’nin etkinliği, hastalığın evresine, plak özelliklerine ve tedavi protokolüne bağlı olarak değişebilir.

    Fizik tedavi ve ESWT’nin kombine kullanımı, sinerjistik bir etki yaratabilir ve tedavi sonuçlarını iyileştirebilir. Örneğin, ESWT uygulamasından sonra traksiyon cihazı kullanımı, plak yumuşamasını ve penis düzleşmesini artırabilir. Benzer şekilde, ESWT öncesi vakum cihazı kullanımı, doku oksijenlenmesini artırarak ESWT’nin etkinliğini artırabilir.

    Bu non-invaziv tedavi yöntemlerinin bir diğer avantajı da, diğer tedavi modaliteleriyle birlikte kullanılabilmeleridir. Örneğin, oral veya intralezyonel ilaç tedavileri ile birlikte fizik tedavi veya ESWT uygulaması, tedavi etkinliğini artırabilir. Ayrıca, bu yöntemler cerrahi öncesi penis uzunluğunu korumak veya artırmak için de kullanılabilir.

    Fizik tedavi ve ESWT’nin yan etkileri genellikle minimal ve geçicidir. Traksiyon cihazları kullanımında hafif ağrı veya rahatsızlık hissi olabilir, ancak bu genellikle cihazın kullanım süresini ve germe kuvvetini ayarlayarak yönetilebilir. ESWT uygulaması sırasında veya sonrasında hafif ağrı, morarma veya şişlik görülebilir, ancak bu etkiler genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçer.

    Bu tedavi yöntemlerinin başarısı için hasta uyumu kritik öneme sahiptir. Özellikle traksiyon cihazları gibi uzun süreli kullanım gerektiren yöntemlerde, hastaların tedaviye bağlı kalması sonuçları önemli ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle, hastalarla açık bir iletişim kurulması, tedavinin potansiyel faydaları ve sınırlamaları hakkında bilgi verilmesi ve gerçekçi beklentiler oluşturulması önemlidir.

    Fizik tedavi ve ESWT’nin Peyronie hastalığındaki etkinliğini değerlendirmek için daha fazla randomize kontrollü çalışmaya ihtiyaç vardır. Gelecekte, bu tedavilerin optimal protokollerini belirlemek, hangi hasta gruplarının en fazla fayda göreceğini tanımlamak ve diğer tedavi modaliteleriyle en etkili kombinasyonları belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

    Sonuç olarak, fizik tedavi ve ESWT, Peyronie hastalığının yönetiminde umut verici non-invaziv seçenekler sunmaktadır. Bu yöntemler, özellikle hastalığın erken evrelerinde veya cerrahi müdahale için uygun olmayan hastalarda değerli alternatifler olabilir. Ayrıca, diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanıldıklarında tedavi etkinliğini artırabilirler. Ancak, her hasta için bireyselleştirilmiş bir yaklaşım benimsenmeli ve tedavi planı hastanın spesifik durumuna, tercihlerine ve beklentilerine göre şekillendirilmelidir [2].

    Cerrahi Müdahale Yöntemleri

    Peyronie hastalığının tedavisinde cerrahi müdahale, genellikle konservatif tedavilerin başarısız olduğu veya hastalığın ileri evrelerinde tercih edilen bir seçenektir. Cerrahi tedavi, penis eğriliğini düzeltmek, cinsel fonksiyonu iyileştirmek ve hasta memnuniyetini artırmak amacıyla uygulanır. Cerrahi müdahale kararı, hastalığın süresi, eğriliğin derecesi, plak özellikleri, erektil fonksiyon durumu ve hastanın beklentileri gibi faktörler göz önünde bulundurularak verilir.

    Peyronie hastalığında uygulanan cerrahi yöntemler genel olarak üç ana kategoriye ayrılır:

    1. Plikasyon Prosedürleri
    2. Greft Teknikleri
    3. Penil Protez İmplantasyonu

    Her bir yöntemin kendine özgü avantajları, dezavantajları ve endikasyonları vardır.

    • Plikasyon Prosedürleri: Penis eğriliğini düzeltmek için kullanılan en basit ve en az invaziv cerrahi yöntemlerdir. Bu teknik, penisin eğri olmayan tarafında dokuyu kısaltarak eğriliği düzeltmeyi amaçlar. En yaygın kullanılan plikasyon teknikleri arasında Nesbit prosedürü ve onun modifikasyonları yer alır. Bu yöntemde, penisin konveks tarafından elips şeklinde doku çıkarılır ve defekt dikilir, böylece penis düzleştirilir. Plikasyon prosedürlerinin avantajları arasında kısa ameliyat süresi, düşük komplikasyon riski ve hızlı iyileşme süreci sayılabilir. Ancak, bu yöntem penis boyunda kısalma ile sonuçlanabilir ve bu nedenle özellikle ciddi eğriliği olan veya kısa penise sahip hastalarda tercih edilmeyebilir.
    • Greft Teknikleri: Özellikle ciddi eğriliği olan, büyük plakları olan veya penis boyunun korunması gereken hastalarda tercih edilir. Bu yöntemde, plak kısmen veya tamamen çıkarılır ve oluşan defekt bir greft materyali ile kapatılır. Greft olarak çeşitli materyaller kullanılabilir: otolog greftler (hastanın kendi dokusundan alınan, örneğin ven veya fasya), allogreftler (kadavradan alınan dokular), ksenograftlar (hayvan kaynaklı materyaller) veya sentetik materyaller. Greft tekniklerinin avantajı, penis boyunun korunması veya hatta artırılabilmesidir. Ancak, bu prosedürler daha karmaşıktır, daha uzun ameliyat süresi gerektirir ve postoperatif erektil disfonksiyon riski daha yüksektir.
    • Penil Protez İmplantasyonu: Genellikle Peyronie hastalığı ile birlikte ciddi erektil disfonksiyonu olan hastalarda tercih edilir. Bu yöntem, hem eğriliği düzeltir hem de erektil fonksiyonu restore eder. Penil protez implantasyonu sırasında, genellikle ek prosedürler (modelleme, plikasyon veya insizyonlar) uygulanarak eğrilik düzeltilir. Bu yöntemin avantajı, hem Peyronie hastalığını hem de erektil disfonksiyonu aynı anda tedavi edebilmesidir. Ancak, protez implantasyonu geri dönüşü olmayan bir prosedürdür ve enfeksiyon gibi ciddi komplikasyon riskleri taşır.

    Cerrahi tedavi kararı verilirken, hastanın durumu dikkatle değerlendirilmelidir. Genel olarak, cerrahi müdahale için hastalığın stabil fazda olması (en az 3-6 ay boyunca eğrilikte değişiklik olmaması) ve ağrının geçmiş olması beklenir. Ayrıca, hasta beklentilerinin gerçekçi olması ve olası riskler ve komplikasyonlar hakkında detaylı bilgilendirilmesi önemlidir.

    Cerrahi öncesi değerlendirmede, eğriliğin derecesi ve yönü, plak boyutu ve lokasyonu, penis uzunluğu ve erektil fonksiyon durumu dikkatlice incelenmelidir. Bu değerlendirme için genellikle fizik muayene, ultrasonografi ve farmakolojik olarak indüklenmiş ereksiyon sırasında fotoğraflama gibi yöntemler kullanılır.

    Cerrahi sonrası bakım ve rehabilitasyon da tedavi başarısı için kritik öneme sahiptir. Genellikle, ameliyat sonrası birkaç hafta boyunca cinsel aktiviteden kaçınılması önerilir. Ayrıca, penis traksiyon cihazları veya vakum cihazları gibi yöntemler, cerrahi sonrası penis uzunluğunu korumak veya artırmak için kullanılabilir.

    Cerrahi tedavinin potansiyel komplikasyonları arasında enfeksiyon, hematom, yara iyileşme problemleri, his kaybı, erektil disfonksiyon ve nüks sayılabilir. Bu komplikasyonların riski, seçilen cerrahi yönteme ve cerrahın deneyimine bağlı olarak değişebilir.

    Son yıllarda, minimal invaziv cerrahi teknikler üzerine de çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin, endoskopik plak insizyonu ve greftleme gibi teknikler geliştirilmiştir. Bu yöntemler, daha küçük insizyonlarla daha hızlı iyileşme süreci sağlayabilir, ancak uzun vadeli etkinlikleri hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

    Peyronie hastalığının cerrahi tedavisinde, hastanın bireysel durumuna ve tercihlerine göre en uygun yöntemin seçilmesi önemlidir. Cerrahın deneyimi, kullanılan teknik ve postoperatif bakım, tedavi başarısını etkileyen önemli faktörlerdir. Ayrıca, cerrahi sonrası hasta memnuniyeti sadece fiziksel sonuçlara değil, aynı zamanda hastanın beklentilerinin karşılanmasına ve yaşam kalitesindeki iyileşmeye de bağlıdır.

    Sonuç olarak, cerrahi müdahale, Peyronie hastalığının tedavisinde önemli bir seçenektir. Özellikle konservatif tedavilerin başarısız olduğu veya ciddi deformitesi olan hastalarda etkili bir çözüm sunabilir. Ancak, cerrahi kararı verilirken hastanın durumu dikkatle değerlendirilmeli, riskleri ve faydaları hasta ile ayrıntılı olarak tartışılmalıdır. Gelecekte, daha az invaziv ve daha etkili cerrahi tekniklerin geliştirilmesi, Peyronie hastalığının tedavisinde yeni ufuklar açabilir [1].

    Peyronie Hastalığında Penil Protez Kullanımı


    Penil Protez Nedir?

    Penil protez, erektil disfonksiyon (sertleşme sorunu) tedavisinde kullanılan cerrahi bir cihazdır. Bu cihaz, Peyronie hastalığı gibi penis deformitelerinin tedavisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Penil protez, penisin içine yerleştirilen ve ereksiyon sağlayan yapay bir sistemdir. Bu sistem, doğal ereksiyon mekanizmasının yerine geçerek, hastanın cinsel ilişkiye girebilmesini sağlar.

    Penil protezler, erektil disfonksiyonun diğer tedavi yöntemlerine (oral ilaçlar, enjeksiyonlar, vakum cihazları gibi) yanıt vermeyen hastalarda tercih edilir. Peyronie hastalığında ise, özellikle ciddi penis eğriliği ve beraberinde erektil disfonksiyon olan vakalarda kullanılır. Penil protez implantasyonu, hem ereksiyon sorununu çözer hem de penis eğriliğini düzeltir.

    Penil protezler, 1970’lerden beri kullanılmaktadır ve zaman içinde teknolojik gelişmelerle birlikte önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Modern penil protezler, yüksek hasta memnuniyeti sağlayan, güvenilir ve dayanıklı cihazlardır. Ancak, penil protez implantasyonu geri dönüşü olmayan bir cerrahi işlemdir ve bu nedenle karar verme süreci oldukça önemlidir.

    Penil protez implantasyonu kararı verilirken, aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulur:

    • Hastanın yaşı
    • Genel sağlık durumu
    • Peyronie hastalığının şiddeti
    • Erektil disfonksiyonun derecesi
    • Daha önceki tedavilerin sonuçları
    • Hastanın beklentileri

    Ayrıca, hastanın ve partnerinin psikolojik durumu ve cinsel yaşamlarındaki beklentileri de değerlendirilmelidir.

    Penil protezlerin avantajları arasında:

    • Yüksek hasta memnuniyeti
    • Spontan cinsel ilişki imkanı
    • Uzun ömürlü olmaları

    Dezavantajları ise:

    • Cerrahi riskler
    • Maliyet
    • Doğal ereksiyon mekanizmasının kaybı
    • Enfeksiyon riski

    Penil protez implantasyonu sırasında, genellikle ek prosedürler de uygulanarak penis eğriliği düzeltilir. Bu ek prosedürler arasında manuel modelleme, plikasyon teknikleri veya greftleme yer alabilir.

    • Manuel Modelleme: Protez yerleştirildikten sonra penise elle şekil verme işlemidir. Bu yöntem, özellikle orta dereceli eğriliklerde etkilidir.
    • Plikasyon Teknikleri: Penisin düz tarafında doku kısaltması yaparak eğriliği düzeltir.
    • Greftleme: Büyük plakların olduğu veya ciddi kısalmanın beklendiği durumlarda tercih edilir.

    Penil protez implantasyonu öncesinde, detaylı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Bu değerlendirme, fizik muayene, görüntüleme yöntemleri (ultrasonografi, Doppler ultrasonografi) ve gerektiğinde farmakolojik olarak indüklenmiş ereksiyon sırasında fotoğraflama gibi yöntemleri içerir. Bu değerlendirme, eğriliğin derecesini, plak özelliklerini ve penis boyutlarını belirlemek için gereklidir.

    Penil protez implantasyonu sonrası hasta memnuniyeti genellikle yüksektir. Çalışmalar, Peyronie hastalığı olan hastalarda penil protez implantasyonu sonrası %80-90 oranında hasta memnuniyeti bildirmektedir. Bu yüksek memnuniyet oranı, hem erektil fonksiyonun düzelmesi hem de penis deformitesinin giderilmesi ile ilişkilidir.

    Penil protez implantasyonu sonrası, hastaların çoğu normal cinsel aktiviteye 4-6 hafta içinde dönebilir. Ancak, her hastanın iyileşme süreci farklıdır ve cerrahın önerilerine uymak önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde, enfeksiyon riskini azaltmak için antibiyotik kullanımı ve yara bakımı önemlidir.

    Penil protez implantasyonunun potansiyel komplikasyonları arasında:

    • Enfeksiyon
    • Mekanik arıza
    • Erozyon
    • Ağrı
    • Hematom

    Enfeksiyon, en ciddi komplikasyonlardan biridir ve genellikle protezin çıkarılmasını gerektirir. Ancak, modern cerrahi teknikler ve antibiyotik kaplı protezler sayesinde enfeksiyon riski önemli ölçüde azalmıştır.

    Peyronie hastalığında penil protez kullanımı, sadece fiziksel bir tedavi değil, aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini ve cinsel özgüvenini artıran bir müdahaledir. Ancak, bu tedavi yönteminin psikolojik etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı hastalar, yapay bir cihaza bağımlı olma fikrinden rahatsızlık duyabilir. Bu nedenle, cerrahi öncesi ve sonrası psikolojik danışmanlık önemlidir.

    Penil protez teknolojisindeki gelişmeler devam etmektedir. Yeni nesil protezler, daha dayanıklı malzemeler, daha doğal his veren tasarımlar ve daha düşük komplikasyon oranları sunmaktadır. Ayrıca, akıllı telefon uygulamaları ile kontrol edilebilen protezler gibi yenilikçi yaklaşımlar da geliştirilmektedir.

    Sonuç olarak, penil protez implantasyonu, Peyronie hastalığında özellikle ciddi penis eğriliği ve erektil disfonksiyonun bir arada olduğu durumlarda etkili bir tedavi seçeneğidir. Bu yöntem, hem penis deformitesini düzeltir hem de erektil fonksiyonu restore eder. Ancak, bu tedavi yöntemi geri dönüşü olmayan bir cerrahi müdahale olduğundan, karar verme süreci dikkatli bir şekilde yönetilmeli ve hasta beklentileri gerçekçi bir şekilde değerlendirilmelidir. Doğru hasta seçimi, deneyimli bir cerrah tarafından uygulanan cerrahi teknik ve uygun postoperatif bakım, penil protez implantasyonunun başarısını belirleyen önemli faktörlerdir [1].

    Penil Protez Türleri ve Çalışma Prensipleri


    Penil protezler, temel olarak iki ana kategoriye ayrılır: şişirilebilir (inflatable) protezler ve bükülebilir (malleable) protezler. Her iki tür de kendine özgü avantajlar ve dezavantajlar sunar, ve seçim genellikle hasta tercihi, cerrahın deneyimi ve hastanın anatomik özellikleri gibi faktörlere bağlı olarak yapılır.

    Şişirilebilir Protezler

    Şişirilebilir protezler, en yaygın kullanılan ve en gelişmiş penil protez türüdür. Bu protezler, doğal ereksiyona en yakın deneyimi sunar ve ereksiyon ve flaccid (gevşek) durumlar arasında geçiş yapabilme özelliğine sahiptir. Şişirilebilir protezler kendi içinde iki alt gruba ayrılır: iki parçalı ve üç parçalı protezler.

    • İki Parçalı Şişirilebilir Protezler: Penis içine yerleştirilen iki silindir ve skrotuma (testis torbasına) yerleştirilen bir pompa-rezervuar kombinasyonundan oluşur. Hasta ereksiyon istediğinde, skrotumdaki pompayı sıkarak silindirlere sıvı transfer eder ve böylece ereksiyon sağlanır. Ereksiyon sonlandırılmak istendiğinde ise pompanın üzerindeki bir düğmeye basılarak sıvı rezervuara geri gönderilir.
    • Üç Parçalı Şişirilebilir Protezler: İki silindir, bir pompa ve ayrı bir rezervuardan oluşur. Rezervuar genellikle karın bölgesine yerleştirilir. Bu sistem, daha doğal bir ereksiyon ve flaccid durum sağlar çünkü ayrı rezervuar daha fazla sıvı depolanmasına olanak tanır. Üç parçalı protezler, en gelişmiş ve en çok tercih edilen penil protez türüdür.
    Üç Parçalı Şişirilebilir Penis Protezi
    Üç Parçalı Şişirilebilir Penis Protezi
    Üç Parçalı Şişirilebilir Penis Protezi
    Üç Parçalı Şişirilebilir Penis Protezi
    Tek Parçalı Bükülebilir Penis Protezi
    Tek Parçalı Bükülebilir Penis Protezi

    Şişirilebilir protezlerin avantajları arasında:

    • Doğal görünüm ve his
    • İstenildiğinde ereksiyon sağlama ve sonlandırma yeteneği
    • Yüksek hasta memnuniyeti

    Dezavantajları ise:

    • Daha karmaşık bir cerrahi işlem gerektirmesi
    • Daha yüksek maliyet
    • Mekanik arıza olasılığı

    Bükülebilir (Malleable) Protezler

    Bükülebilir protezler, daha basit bir tasarıma sahiptir. Bu protezler, penisin içine yerleştirilen iki esnek çubuktan oluşur. Bu çubuklar genellikle silikon kaplı metal veya plastikten yapılmıştır. Hasta cinsel ilişki istediğinde penisi yukarı doğru büker, ilişki sonrasında ise aşağı doğru bükerek normal pozisyonuna getirir.

    Bükülebilir protezlerin avantajları arasında:

    • Daha basit bir cerrahi işlem gerektirmesi
    • Daha düşük maliyet
    • Mekanik arıza riskinin daha az olması

    Dezavantajları ise:

    • Penisin sürekli yarı-sert durumda olması nedeniyle gizlenmesinin zor olması
    • Daha az doğal bir his vermesi

    Çalışma Prensipleri

    Penil protezlerin çalışma prensipleri, doğal ereksiyon mekanizmasından farklıdır. Doğal ereksiyonda, cinsel uyarı sonucu penis dokularındaki kan damarları genişler ve korpus kavernozum adı verilen süngerimsi dokulara kan dolarak ereksiyon sağlanır. Penil protezlerde ise ereksiyon, mekanik bir sistem aracılığıyla sağlanır.

    • Şişirilebilir Protezler: Rezervuarda depolanan sıvı (genellikle serum fizyolojik) pompanın aktivasyonu ile silindirlere transfer edilir. Silindirler şişerek penisi sertleştirir ve ereksiyon sağlanır. Ereksiyon sonlandırılmak istendiğinde, pompa üzerindeki bir mekanizma ile sıvı tekrar rezervuara gönderilir.
    • Bükülebilir Protezler: Ereksiyon, protezin içindeki esnek çubukların yukarı doğru bükülmesi ile sağlanır. Bu protezler her zaman yarı-sert durumdadır ve sadece yönü değiştirilir.

    Penil protezlerin implantasyonu, genellikle genel anestezi altında yapılan bir cerrahi işlemdir. Cerrah, penisin alt kısmında veya skrotumda küçük bir kesi yapar ve korpus kavernozum dokularını genişleterek protez için yer açar. Şişirilebilir protezlerde, silindirler penis içine, pompa skrotuma ve rezervuar (üç parçalı protezlerde) karın bölgesine yerleştirilir. Bükülebilir protezlerde ise sadece esnek çubuklar penis içine yerleştirilir.

    Peyronie hastalığında penil protez implantasyonu sırasında, genellikle ek prosedürler de uygulanır. Bu prosedürler arasında manuel modelleme, plikasyon teknikleri veya greftleme yer alabilir. Manuel modelleme, protez yerleştirildikten sonra penise elle şekil verme işlemidir ve özellikle orta dereceli eğriliklerde etkilidir. Plikasyon teknikleri, penisin düz tarafında doku kısaltması yaparak eğriliği düzeltir. Greftleme ise, büyük plakların olduğu veya ciddi kısalmanın beklendiği durumlarda tercih edilir.

    Penil protezlerin ömrü genellikle 10-15 yıl arasındadır, ancak bu süre kullanıma ve protez türüne bağlı olarak değişebilir. Mekanik arıza durumunda protezin değiştirilmesi gerekebilir. Modern protezlerde mekanik arıza oranları oldukça düşüktür ve genellikle %5’in altındadır.

    Penil Protezlerin Kullanımı

    Penil protezlerin kullanımı, hastalar için belirli bir öğrenme süreci gerektirir. Özellikle şişirilebilir protezlerde, pompanın nasıl kullanılacağı ve protezin nasıl aktive edileceği konusunda hastalar eğitilmelidir. Bu eğitim süreci genellikle ameliyat sonrası dönemde başlar ve hasta tam olarak protezi kullanmayı öğrenene kadar devam eder.

    Penil protezlerin Peyronie hastalığındaki etkinliği, sadece erektil fonksiyonu düzeltmekle kalmaz, aynı zamanda penis eğriliğini de düzeltir. Protez implantasyonu sırasında uygulanan manuel modelleme veya diğer ek prosedürler sayesinde, çoğu durumda penis eğriliği önemli ölçüde düzeltilebilir. Bazı çalışmalar, penil protez implantasyonu sonrası hastaların %80-90’ında tatmin edici bir düzelme olduğunu göstermektedir.

    Penil protezlerin geliştirilmesi sürekli devam etmektedir. Yeni nesil protezler, daha dayanıklı malzemeler, daha doğal his veren tasarımlar ve daha düşük komplikasyon oranları sunmaktadır. Örneğin, bazı modern protezler antibiyotik kaplıdır, bu da enfeksiyon riskini önemli ölçüde azaltır. Ayrıca, akıllı telefon uygulamaları ile kontrol edilebilen protezler gibi yenilikçi yaklaşımlar da geliştirilmektedir.

    Penil protezlerin seçiminde hasta tercihi önemli bir faktördür. Bazı hastalar daha doğal bir his ve görünüm sağlayan şişirilebilir protezleri tercih ederken, bazıları daha basit ve kullanımı kolay olan bükülebilir protezleri tercih edebilir. Cerrah, her hastanın bireysel ihtiyaçlarını ve beklentilerini dikkate alarak en uygun protez türünü önermelidir.

    Penil protezlerin kullanımı, sadece fiziksel bir tedavi değil, aynı zamanda hastaların cinsel yaşamlarını ve genel yaşam kalitelerini iyileştiren bir müdahaledir. Ancak, protez kullanımının psikolojik etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bazı hastalar, yapay bir cihaza bağımlı olma fikrinden rahatsızlık duyabilir. Bu nedenle, cerrahi öncesi ve sonrası psikolojik danışmanlık önemlidir.

    Sonuç olarak, penil protezler, Peyronie hastalığında özellikle ciddi penis eğriliği ve erektil disfonksiyonun bir arada olduğu durumlarda etkili bir tedavi seçeneğidir. Farklı protez türleri ve çalışma prensipleri, her hastanın bireysel ihtiyaçlarına uygun bir çözüm sunabilir. Ancak, protez seçimi ve implantasyonu kararı, hasta ve cerrah arasında detaylı bir değerlendirme ve tartışma sonucunda verilmelidir. Doğru hasta seçimi, uygun protez türünün seçilmesi ve deneyimli bir cerrah tarafından uygulanan cerrahi teknik, penil protez implantasyonunun başarısını belirleyen önemli faktörlerdir [2].

    Penil Protez Ameliyatı ve İyileşme Süreci

    Penil protez ameliyatı, Peyronie hastalığı ve erektil disfonksiyon tedavisinde kullanılan önemli bir cerrahi yöntemdir. Bu ameliyat, genellikle genel anestezi altında gerçekleştirilir ve ortalama 1-2 saat sürer. Ameliyatın amacı, penil protezi penis dokusuna yerleştirmek ve aynı zamanda Peyronie hastalığına bağlı penis eğriliğini düzeltmektir.

    Ameliyat Öncesi Hazırlık

    Ameliyat öncesi hazırlık süreci, hastanın genel sağlık durumunun değerlendirilmesi ile başlar. Bu değerlendirme, kan testleri, fizik muayene ve gerekirse diğer tıbbi testleri içerir. Ayrıca, hastanın kullandığı ilaçlar gözden geçirilir ve bazı ilaçların (örneğin kan sulandırıcılar) ameliyattan önce kesilmesi gerekebilir. Ameliyattan önceki gece ve ameliyat sabahı hastanın aç kalması istenir.

    Ameliyat Süreci

    Penil protez ameliyatı genellikle penoscrotal yaklaşım ile yapılır. Bu yöntemde, penisin alt kısmı ile skrotum arasında küçük bir kesi yapılır. Bu kesi, hem protez silindirlerinin yerleştirilmesi hem de pompanın skrotuma yerleştirilmesi için uygun bir erişim sağlar. Bazı durumlarda, özellikle üç parçalı protezlerde rezervuarın yerleştirilmesi için karın bölgesinde ek bir kesi gerekebilir.

    Cerrah, kesi yaptıktan sonra korpus kavernozum dokularını genişletir ve protez için yer açar:

    • Şişirilebilir protezlerde, silindirler penis içine, pompa skrotuma ve rezervuar (üç parçalı protezlerde) karın bölgesine yerleştirilir.
    • Bükülebilir protezlerde ise sadece esnek çubuklar penis içine yerleştirilir.

    Peyronie hastalığı olan hastalarda, protez yerleştirildikten sonra genellikle ek prosedürler uygulanır. Bu prosedürler arasında manuel modelleme, plikasyon teknikleri veya greftleme yer alabilir:

    • Manuel Modelleme: Protez şişirildikten sonra penise elle şekil verme işlemidir ve özellikle orta dereceli eğriliklerde etkilidir.
    • Plikasyon Teknikleri: Penisin düz tarafında doku kısaltması yaparak eğriliği düzeltir.
    • Greftleme: Büyük plakların olduğu veya ciddi kısalmanın beklendiği durumlarda tercih edilir.

    Ameliyat sırasında enfeksiyon riskini azaltmak için çeşitli önlemler alınır. Bunlar arasında ameliyathane sterilizasyonu, antibiyotik profilaksisi ve ameliyat sırasında sık sık yıkama işlemi yer alır. Ayrıca, modern penil protezlerin çoğu antibiyotik kaplıdır, bu da enfeksiyon riskini daha da azaltır.

    Ameliyat tamamlandıktan sonra, penis genellikle bir bandaj ile sarılır ve hasta iyileşme sürecine geçer. Hastanede kalış süresi genellikle 1-2 gündür, ancak bu süre hastanın genel durumuna ve cerrahın tercihine göre değişebilir.

    İyileşme Süreci

    İyileşme süreci, ameliyattan sonraki ilk günlerde ağrı ve rahatsızlık ile karakterizedir. Ağrı kontrolü için genellikle oral ağrı kesiciler yeterlidir. Şişlik ve morarma normal ve beklenen durumlardır ve genellikle birkaç hafta içinde azalır. Hastalar genellikle ameliyattan bir gün sonra yürümeye teşvik edilir, ancak ağır kaldırma ve zorlu fiziksel aktivitelerden en az 4-6 hafta boyunca kaçınmaları önerilir.

    Ameliyat sonrası bakım, iyileşme sürecinin kritik bir parçasıdır. Hastalar, yara bakımı, hijyen ve antibiyotik kullanımı konusunda detaylı talimatlar alırlar. Yara bölgesinin temiz ve kuru tutulması önemlidir. Genellikle, ameliyattan bir hafta sonra dikişler alınır veya kendiliğinden eriyen dikişler kullanılmışsa bunlar zamanla kaybolur.

    Protez Kullanım Eğitimi

    Protezin aktivasyonu ve kullanımı konusunda eğitim, iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır.

    • Şişirilebilir Protezler: Hastalar genellikle ameliyattan 4-6 hafta sonra protezi nasıl şişirip indireceğini öğrenirler. Bu eğitim süreci, hastanın protezi rahatça ve güvenle kullanabilmesi için gereklidir.
    • Bükülebilir Protezler: Kullanım daha basittir ve hastalar genellikle daha erken dönemde protezi kullanmaya başlayabilirler.

    Cinsel Aktiviteye Dönüş

    Cinsel aktiviteye dönüş zamanı, hastanın iyileşme sürecine ve cerrahın önerilerine bağlı olarak değişir. Genellikle, ameliyattan 4-6 hafta sonra cinsel aktiviteye izin verilir. Ancak, her hastanın iyileşme süreci farklıdır ve bazı hastalarda bu süre daha uzun olabilir. Cinsel aktiviteye başlamadan önce mutlaka cerrahın onayı alınmalıdır.

    Düzenli Kontroller

    İyileşme sürecinde, hastaların düzenli kontrollere gelmeleri önemlidir. Bu kontroller genellikle ameliyattan sonraki 1., 3. ve 6. haftalarda yapılır. Bu kontroller sırasında yara iyileşmesi değerlendirilir, protezin fonksiyonu kontrol edilir ve hastanın soruları yanıtlanır. Ayrıca, protezin kullanımı konusunda ek eğitim verilebilir.

    Komplikasyonlar ve Psikolojik Destek

    Penil protez ameliyatı sonrası komplikasyonlar nadir olmakla birlikte, önemli bir konudur. En ciddi komplikasyon enfeksiyondur ve genellikle protezin çıkarılmasını gerektirir. Enfeksiyon riski, modern cerrahi teknikler ve antibiyotik kaplı protezler sayesinde %1-2 civarına düşmüştür. Diğer potansiyel komplikasyonlar arasında mekanik arıza, erozyon, ağrı ve hematom sayılabilir.

    İyileşme sürecinde psikolojik destek de önemlidir. Bazı hastalar, yeni cinsel yaşamlarına adapte olmakta zorlanabilir veya protez kullanımı konusunda endişe duyabilirler. Bu nedenle, gerektiğinde psikolojik danışmanlık veya cinsel terapi önerilebilir.

    Penil protez ameliyatı sonrası hasta memnuniyeti genellikle yüksektir. Çalışmalar, Peyronie hastalığı olan hastalarda penil protez implantasyonu sonrası %80-90 oranında hasta memnuniyeti bildirmektedir. Bu yüksek memnuniyet oranı, hem erektil fonksiyonun düzelmesi hem de penis deformitesinin giderilmesi ile ilişkilidir.

    Uzun Vadeli Takip

    Uzun vadede, hastalar genellikle 3-6 ayda bir kontrol muayenesine giderler. Bu kontroller sırasında protezin fonksiyonu değerlendirilir ve gerekirse ayarlamalar yapılır. Penil protezlerin ömrü genellikle 10-15 yıl arasındadır, ancak bu süre kullanıma ve protez türüne bağlı olarak değişebilir. Mekanik arıza durumunda protezin değiştirilmesi gerekebilir, ancak modern protezlerde mekanik arıza oranları oldukça düşüktür.

    Penil protez ameliyatı ve iyileşme süreci, hasta ve partneri için önemli bir yaşam değişikliğidir. Bu süreçte, açık iletişim ve sabır önemlidir. Hastalar ve partnerleri, yeni cinsel yaşamlarına adapte olmak için zamana ihtiyaç duyabilirler. Çoğu çift, zamanla protezin kullanımına alışır ve tatmin edici bir cinsel yaşam sürdürebilir.

    Sonuç olarak, penil protez ameliyatı ve iyileşme süreci, Peyronie hastalığı ve erektil disfonksiyon tedavisinde önemli bir aşamadır. Başarılı bir ameliyat ve uygun postoperatif bakım, hastaların cinsel fonksiyonlarını yeniden kazanmalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına olanak sağlar. Ancak, bu süreç sabır ve özveri gerektirir. Hasta ve cerrah arasındaki iyi iletişim, düzenli kontroller ve gerektiğinde psikolojik destek, başarılı bir sonuç elde etmek için kritik öneme sahiptir [3].

    Peyronie Hastalığı ve Yaşam Kalitesi

    Psikolojik ve Sosyal Etkiler

    Peyronie hastalığı, sadece fiziksel bir rahatsızlık değil, aynı zamanda hastaların psikolojik durumunu ve sosyal yaşamını derinden etkileyen karmaşık bir durumdur. Bu hastalık, erkeklerin benlik algısını, özgüvenini ve genel yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Peyronie hastalığının psikolojik ve sosyal etkileri, hastalığın fiziksel semptomları kadar önemlidir ve tedavi sürecinde mutlaka ele alınmalıdır.

    Peyronie hastalığı teşhisi konulduğunda, birçok erkek şok, inkar, öfke ve depresyon gibi çeşitli duygusal tepkiler gösterebilir. Bu tepkiler, bir tür yas süreci olarak düşünülebilir. Hastalar, vücutlarındaki bu değişikliği kabullenmekte zorlanabilir ve bu durum, kimliklerinin önemli bir parçası olan cinselliklerini kaybetme korkusuna yol açabilir. Bu korku ve endişeler, hastaların günlük yaşamlarını ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

    Peyronie hastalığı olan erkeklerde depresyon ve anksiyete yaygın görülen psikolojik sorunlardır. Yapılan çalışmalar, Peyronie hastalarının yaklaşık %48’inde depresif semptomlar olduğunu göstermektedir. Bu oran, genel popülasyona göre oldukça yüksektir. Depresyon, hastaların yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda tedaviye uyumu ve tedavi sonuçlarını da olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, Peyronie hastalığının tedavisinde psikolojik değerlendirme ve gerektiğinde müdahale önemli bir yer tutmalıdır.

    Anksiyete, Peyronie hastalarında sık görülen bir diğer psikolojik sorundur. Hastalar, hastalığın ilerleyişi, tedavi seçenekleri ve gelecekteki cinsel performansları hakkında yoğun endişe yaşayabilirler. Bu anksiyete, sosyal ilişkilerde geri çekilme, yeni ilişkiler kurmaktan kaçınma ve mevcut ilişkilerde sorunlar yaşama gibi davranışsal sonuçlara yol açabilir. Ayrıca, anksiyete cinsel performans anksiyetesine dönüşebilir, bu da erektil disfonksiyon ve cinsel ilişkiden kaçınma gibi ek sorunlara neden olabilir.

    Peyronie hastalığı, hastaların benlik algısını ve vücut imajını olumsuz etkileyebilir. Penis şeklindeki değişiklik, birçok erkek için maskülenlik ve cinsel yeterlilik algısını zedeleyebilir. Bu durum, öz saygı kaybına ve özgüven sorunlarına yol açabilir. Bazı hastalar, bu değişiklikleri utanç verici bulabilir ve bu duyguları partnerleriyle veya sağlık profesyonelleriyle paylaşmakta zorlanabilirler. Bu utanç duygusu, tedavi arayışını geciktirebilir ve hastalığın ilerlemesine neden olabilir.

    Peyronie hastalığının sosyal etkileri de göz ardı edilmemelidir. Hastalık, kişilerarası ilişkileri, özellikle de romantik ve cinsel ilişkileri etkileyebilir. Hastalar, yeni ilişkiler kurmaktan çekinebilir veya mevcut ilişkilerinde sorunlar yaşayabilirler. Partner ile iletişim zorlukları, cinsel aktiviteden kaçınma ve ilişki memnuniyetinde azalma sık görülen sorunlardır. Bazı durumlarda, Peyronie hastalığı nedeniyle ilişkiler sona erebilir, bu da hastanın sosyal izolasyon yaşamasına neden olabilir.

    İş yaşamı ve sosyal aktiviteler de Peyronie hastalığından etkilenebilir. Bazı hastalar, hastalıkları nedeniyle iş performanslarının düştüğünü veya iş yerinde konsantre olmakta zorlandıklarını bildirmektedir. Ayrıca, sosyal aktivitelere katılımda azalma, hobilerden uzaklaşma ve genel olarak yaşam doyumunda düşüş görülebilir. Bu durum, hastaların genel yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir.

    Peyronie hastalığının psikolojik ve sosyal etkilerini ele almak için bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Tedavi planı, sadece fiziksel semptomları değil, aynı zamanda hastanın duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını da hedeflemelidir.

    • Psikoterapi: Özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT), Peyronie hastalarında etkili olabilir. BDT, hastaların hastalıkla ilgili olumsuz düşünce ve inançlarını değiştirmelerine, stresle başa çıkma becerilerini geliştirmelerine ve özgüvenlerini artırmalarına yardımcı olabilir.
    • Grup Terapisi: Benzer deneyimleri paylaşan diğer hastalarla bir araya gelmek, hastaların yalnız olmadıklarını hissetmelerine ve deneyimlerini paylaşmalarına olanak sağlar. Bu, sosyal destek ağlarının güçlenmesine ve hastalıkla başa çıkma becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilir.
    • Partner Katılımlı Terapi Seansları: Çiftlerin hastalıkla ilgili duygularını ve endişelerini açıkça paylaşmalarına, iletişim becerilerini geliştirmelerine ve birlikte çözümler üretmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, partnerin hastalık hakkında bilgilendirilmesi ve tedavi sürecine dahil edilmesi, hasta için önemli bir destek kaynağı oluşturabilir.
    • Hasta Eğitimi: Peyronie hastalığının doğası, seyri ve tedavi seçenekleri hakkında doğru ve kapsamlı bilgi, hastaların belirsizlik ve kontrol kaybı duygularıyla başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Bu eğitim, hastaların tedavi kararlarına aktif olarak katılmalarını ve hastalıklarını daha iyi yönetmelerini sağlayabilir.
    • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Peyronie hastalarının psikolojik ve sosyal iyilik halini destekleyebilir. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi teknikleri (örneğin, meditasyon veya yoga) genel sağlığı iyileştirebilir ve ruh halini olumlu etkileyebilir. Ayrıca, hobi edinmek veya gönüllü çalışmalara katılmak gibi anlamlı aktiviteler, hastaların odaklarını hastalıktan uzaklaştırabilir ve yaşam doyumunu artırabilir.

    Sonuç olarak, Peyronie hastalığının psikolojik ve sosyal etkileri, hastalığın fiziksel semptomları kadar önemlidir ve tedavi sürecinde mutlaka ele alınmalıdır. Bütüncül bir yaklaşım, psikoterapi, partner katılımlı terapi, hasta eğitimi ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi müdahaleleri içermelidir. Bu şekilde, hastaların sadece fiziksel sağlığı değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal iyilik hali de iyileştirilebilir. Peyronie hastalığının psikolojik ve sosyal etkilerinin etkin yönetimi, hastaların yaşam kalitesini artırabilir ve hastalıkla daha iyi başa çıkmalarını sağlayabilir [1].

    Cinsel Fonksiyon ve İlişki Yönetimi

    Peyronie hastalığı, erkeklerin cinsel fonksiyonunu ve ilişkilerini önemli ölçüde etkileyebilen bir durumdur. Hastalığın neden olduğu fiziksel değişiklikler, ağrı ve psikolojik etkiler, cinsel yaşamı ve partner ilişkisini karmaşık bir şekilde etkileyebilir. Bu nedenle, Peyronie hastalığının tedavisinde cinsel fonksiyon ve ilişki yönetimi önemli bir yer tutmalıdır.

    Cinsel Fonksiyon Üzerindeki Etkiler

    Peyronie hastalığının cinsel fonksiyon üzerindeki etkileri çok yönlüdür.

    • Penis Eğriliği: Penis eğriliği nedeniyle cinsel ilişkinin zorlaşması veya imkansız hale gelmesidir. Eğrilik derecesine bağlı olarak, penetrasyon zor veya ağrılı olabilir. Bu durum, hem hasta hem de partneri için cinsel ilişkiyi stresli ve tatmin edici olmayan bir deneyime dönüştürebilir.
    • Erektil Disfonksiyon: Peyronie hastalarında sık görülen bir diğer cinsel fonksiyon bozukluğudur. Çalışmalar, Peyronie hastalarının yaklaşık %30-80’inde erektil disfonksiyon olduğunu göstermektedir. Bu geniş aralık, erektil disfonksiyonun tanımına ve değerlendirme yöntemlerine bağlı olarak değişebilir. Erektil disfonksiyon, Peyronie hastalığının doğrudan bir sonucu olabileceği gibi, hastalığın psikolojik etkileri nedeniyle de ortaya çıkabilir.
    • Ağrı: Hastaların bir kısmı, özellikle hastalığın erken dönemlerinde, ereksiyon sırasında veya cinsel ilişki esnasında ağrı yaşayabilir. Bu ağrı, cinsel istekte azalmaya, cinsel aktiviteden kaçınmaya ve genel cinsel memnuniyette düşüşe neden olabilir.
    • Cinsel Haz ve Orgazm Kalitesi: Penis duyarlılığında değişiklikler, orgazm yoğunluğunda azalma ve genel cinsel tatminde düşüş bildirilmiştir. Bu değişiklikler, hem fiziksel faktörlere (örneğin, plak oluşumu nedeniyle doku hassasiyetinde değişiklikler) hem de psikolojik faktörlere (örneğin, performans anksiyetesi) bağlı olabilir.
    • Cinsel Benlik Algısı ve Özgüven: Penis görünümündeki değişiklikler, birçok erkek için maskülenlik ve cinsel yeterlilik algısını zedeleyebilir. Bu durum, cinsel performans anksiyetesine, cinsel ilişkiden kaçınmaya ve yeni cinsel ilişkiler kurmaktan çekinmeye neden olabilir.

    İlişkiler Üzerindeki Etkiler

    Peyronie hastalığının ilişkiler üzerindeki etkileri de göz ardı edilmemelidir. Hastalık, çiftler arasındaki iletişimi, yakınlığı ve genel ilişki memnuniyetini etkileyebilir.

    • Cinsel Sorunlar: Çiftler arasında gerginliğe, anlaşmazlıklara ve hatta ilişkinin sonlanmasına neden olabilir. Ayrıca, bazı hastalar hastalıklarını partnerleriyle paylaşmakta zorlanabilir, bu da ilişkide güven sorunlarına yol açabilir.

    Cinsel Fonksiyon ve İlişki Yönetimi

    Cinsel fonksiyon ve ilişki yönetimi, Peyronie hastalığının tedavisinde bütüncül bir yaklaşımın önemli bir parçası olmalıdır. Bu yaklaşım, fiziksel tedavilerin yanı sıra psikolojik ve ilişkisel müdahaleleri de içermelidir.

    • Fiziksel Tedaviler: Penis eğriliğini düzeltmeyi ve ağrıyı azaltmayı hedefler. Bu tedaviler arasında oral ilaçlar, enjeksiyonlar, traksiyon cihazları ve cerrahi müdahaleler yer alır. Erektil disfonksiyon için ise fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri, vakum cihazları veya penil protez implantasyonu gibi seçenekler mevcuttur. Fiziksel tedavilerin başarısı, cinsel fonksiyonun iyileşmesine ve dolayısıyla ilişki memnuniyetinin artmasına katkıda bulunabilir.
    • Psikolojik Müdahaleler: Peyronie hastalığının cinsel ve ilişkisel etkilerini yönetmede kritik bir rol oynar. Cinsel terapi, hastaların ve partnerlerinin hastalıkla ilgili duygusal ve ilişkisel zorlukları ele almalarına yardımcı olabilir. Cinsel terapist, çiftlere alternatif cinsel pratikler, iletişim becerileri ve beden imajı konularında rehberlik edebilir.
    • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Peyronie hastalarında cinsel fonksiyon ve ilişki sorunlarını ele almak için etkili bir yöntem olabilir. BDT, hastaların cinsellik ve ilişkiler hakkındaki olumsuz düşünce ve inançlarını değiştirmelerine, performans anksiyetesiyle başa çıkmalarına ve özgüvenlerini artırmalarına yardımcı olabilir.
    • Çift Terapisi: Peyronie hastalığının ilişki üzerindeki etkilerini yönetmede önemli bir rol oynar. Terapist, çiftlerin hastalıkla ilgili duygularını ve endişelerini açıkça paylaşmalarına, iletişim becerilerini geliştirmelerine ve birlikte çözümler üretmelerine yardımcı olabilir. Bu süreçte, partnerin de eğitilmesi ve tedavi sürecine dahil edilmesi önemlidir.
    • Cinsel Eğitim ve Danışmanlık: Peyronie hastalarına ve partnerlerine hastalık hakkında doğru bilgi sağlamak ve alternatif cinsel pratikler konusunda rehberlik etmek açısından faydalı olabilir. Bu eğitim, çiftlerin hastalığın getirdiği kısıtlamalarla başa çıkmalarına ve cinsel yaşamlarını yeniden şekillendirmelerine yardımcı olabilir.
    • Mindfulness ve Gevşeme Teknikleri: Cinsel performans anksiyetesini azaltmak ve genel cinsel deneyimi iyileştirmek için kullanılabilir. Bu teknikler, hastaların cinsel aktivite sırasında daha fazla odaklanmalarına ve anda kalmalarına yardımcı olabilir.
    • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, alkol ve sigara tüketiminin azaltılması gibi değişiklikler genel sağlığı iyileştirebilir ve cinsel fonksiyonu olumlu etkileyebilir.

    Sonuç olarak, Peyronie hastalığında cinsel fonksiyon ve ilişki yönetimi, hastalığın tedavisinde kritik bir bileşendir. Fiziksel tedavilerin yanı sıra psikolojik müdahaleler, çift terapisi, cinsel eğitim ve danışmanlık, mindfulness teknikleri ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi bütüncül bir yaklaşım, hastaların ve partnerlerinin cinsel yaşamlarını ve ilişki kalitelerini iyileştirebilir. Bu kapsamlı yaklaşım, Peyronie hastalarının sadece fiziksel semptomlarını değil, aynı zamanda yaşam kalitelerini ve ilişki memnuniyetlerini de iyileştirmeyi hedefler.

    Peyronie hastalığı olan bireyler ve partnerleri için, açık iletişim, sabır ve profesyonel destek almak önemlidir. Hastalığın getirdiği zorluklara rağmen, uygun tedavi ve destek ile tatmin edici bir cinsel yaşam ve sağlıklı bir ilişki mümkün olabilir. Her vakanın kendine özgü olduğunu unutmamak ve tedavi yaklaşımını bireyin ve çiftin ihtiyaçlarına göre özelleştirmek, başarılı bir yönetim için anahtar rol oynar.

    Sonuç ve Öneriler


    Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Peyronie hastalığı tedavisi, hastalığın seyrine ve hastanın bireysel durumuna bağlı olarak çeşitlilik gösterebilir. Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli unsur, erken teşhis ve uygun tedavi planlamasıdır. Hastalığın başlangıç evresinde uygulanan ilaç tedavileri ve fizik tedavi yöntemleri, hastalığın ilerlemesini durdurabilir veya semptomları hafifletebilir. Ancak ileri evrelerde cerrahi müdahaleler gerekebilir. Cerrahi müdahalelerde başarı oranı yüksek olmasına rağmen, iyileşme sürecinde doktor tavsiyelerine uymak ve düzenli kontrolleri ihmal etmemek önemlidir. Ayrıca, tedavi sürecinde hastanın psikolojik durumunun göz önünde bulundurulması ve gerekirse psikolojik destek alınması önerilir.

    Uzman Görüşü ve Tavsiyeler

    Peyronie hastalığı, özellikle ilerlemiş vakalarda yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu durumda, penil protez kullanımı kalıcı bir çözüm sunabilir. Penil protezler, hastanın cinsel fonksiyonlarını geri kazanmasına yardımcı olur ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırır. Uzmanlar, penil protez ameliyatlarının güvenli ve etkili olduğunu, ancak her cerrahi müdahalede olduğu gibi belirli riskler taşıdığını belirtmektedir. Ameliyat sonrası iyileşme sürecinde dikkat edilmesi gerekenler konusunda doktor tavsiyelerine uymak, komplikasyon riskini minimize eder ve iyileşme sürecini hızlandırır.

    Penil protezler, önemli bir kısmı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından kapsanmaktadır. SGK’nın ödeme şartları ve mutluluk çubuğu tedavisi hakkında daha detaylı bilgi almak için sitemiz üzerinden “Bilgi İsteme Formu”nu doldurarak bizimle iletişime geçebilirsiniz. Tedavi süreci ve penil protezler hakkında daha fazla bilgi almak, kişiye özel tavsiyeler ve tedavi planlaması için bir uzmana danışmak her zaman en doğru yaklaşım olacaktır. Peyronie hastalığı tedavisinde doğru ve zamanında müdahale ile hastaların yaşam kalitesini artırmak mümkündür. Bu nedenle, belirtiler ortaya çıkar çıkmaz bir sağlık profesyoneline başvurmak büyük önem taşır.


    Bu yazı/sayfa, Üroloji Uzmanı tarafından derlenmiş, incelenmiş ve onaylanmıştır. Bu yazı içeriğinin doğruluğunu ve güvenilirliğini garanti etmektedir. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    Referanslar

    Referanslar:

    “EAU Guidelines. Edn. presented at the EAU Annual Congress Amsterdam 2023.” European Association of Urology, 2023, https://patients.uroweb.org/other-diseases/erectile-dysfunction/

    UROWEB EAU Hasta Bilgilendirme Web Sitesi 2024

    [0] https://patients.uroweb.org/other-diseases/erectile-dysfunction/

    [1] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6330772/

    [2] https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/peyronies-disease/diagnosis-treatment/drc-20353473

    Neden Rigicon® Penil Protezleri


    Rigicon, global bir marka olarak ABD kökenli olup, tüm Avrupa ve dünya genelinde güvenle tercih edilen penil protezleri sunar. Ürünlerimiz, uluslararası FDA* ve CE onaylarına sahip ve SGK ile anlaşmalıdır. Ayrıca penil protezlerde ömür boyu garanti verilmektedir. Türkiye’nin dört bir yanında, 32 yıllık köklü tecrübemizle, her hastanın anatomisine uygun, kişiselleştirilmiş çözümler geliştirmekteyiz. Tecrübeli hasta yönetim uzmanlarımız ve yüksek deneyimli cerrahlarımızla, yüz yüze iletişim ve bölge ofislerimiz aracılığıyla her zaman yanınızdayız. Rigicon olarak, size ve ihtiyaçlarınıza en uygun çözümleri sunmayı amaçlıyoruz.
    • SGK Anlaşmalı
    • Ömür Boyu Garanti

    • Uluslararası FDA ve CE Onaylı

    • Türkiye’nin Her Yerinde
    • 32 Yıllık Tecrübe
    • Anotominize Uygun Çözümler
    • Penil Protez Danışmanlığı
    • Yüz Yüze İletişim
    • Bölge Ofisleri
    • Tecrübeli Hasta Yönetim Uzmanları
    • Yüksek Deneyimli Penil Protez Cerrahları

    *Rigi10 FDA ve CE onaylıdır. Infla10 ürünleri CE onaylıdır.

    Yayın Tarihi: 25 Haziran 2024
    Andromed
    Yalnız Değilsiniz

    Andromed olarak, Rigicon’un üroloji alanında sunduğu yenilikçi ve kapsamlı ürün gamını Türkiye’de hastalarımızın hizmetine sunmanın gururunu yaşıyoruz.

    Rigicon’un geliştirdiği üstün teknolojiye sahip çözümleri, özellikle erektil disfonksiyon ve inkontinans tedavilerinde yeni ufuklar açıyor ve hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde iyileştiriyor.

    Hastalarımızın ve sağlık profesyonellerinin ihtiyaçlarına cevap veren Rigicon ürünleri, Andromed aracılığıyla Türkiye’deki hastalarımıza ulaşarak, tedavi süreçlerini daha etkin ve konforlu hale getiriyor. Bu iş birliği, üroloji tedavilerinde yenilikçi yaklaşımları herkes için erişilebilir kılarak, Andromed’in sağlık sektöründeki etkisini daha da güçlendiriyor.

    Rigicon Medikal A.Ş. çatısı altında, hastalarımızın ihtiyaçlarını merkeze alan, yenilikçi ve ileri görüşlü yaklaşımlarımızla sektöre katkı sağlamaya devam edeceğiz.

    Andromed
    Bilgi İstek Formu
    SGK Geri Ödeme Koşulları

    Protezlerin önemli bir kısmı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından kapsanmaktadır. SGK’ın ödeme şartları ve protezler hakkında daha detaylı bilgi almak için sitemiz üzerinden “Bilgi İsteme Formu” vasıtası ile bizimle iletişime geçebilirsiniz. Tüm telefon görüşmeleri Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK ) gereğince kaydedilmemektedir ve saklanmamaktadır.